2 Kasım 2011 Çarşamba

şu an tuvaletteyim, sana bunlari yaziyorum, def-i hacetteyim, attıgın kazıkları mıçıyorum..


Sevgilimle sürekli kavga ediyorduk. Bir gün yok ki huzurlu geçsin. Şiddetli geçimsizlik!
Üstelik elimize geçen her konuda! Tamam dedim bitti, hayatımı bu eziyetle sürdüremem. Arayıp  -mesaj atmamdan hoşlanmıyordu, bok herif ilk günler iki dakikada on mesaj atarak beynimi mikmişti" "sürekli buluştuğumuz kafede görüşelim, konuşmamız gerekiyor, önemli" dedim. Giyinip süslenip gittim. Hay ayrılacaktık  altı ucu kıytırık bir kafede, acı bir kahve içecektik.  Kahveyi içerken sözü dolaştırmadan ondan ayrılmak istediğimi söyledim.  Hatta "arkadaş olarak  kalalım" deyip arkama bakmadan kalkıp gittim. Yolda "amanda ne havalı, ne düzgün bir ayrılık oldu deyip defalarca içimden kendimi tebrik ettim. İlk gün; aman da aman vur patlasın çal oynasın...ohhhh be nefes aldım, huzur var huzur. İkinci gün ; güçlü, harika kadın misali ortalıkta kasım kasım dolaşarak geçti. Üçüncü gün güçlü kadının gelgitleri başladı. Dördüncü gün beynime dank eden gerçekle baş başa kaldım. Meğerse ben terkettiğim pezevengin bana yalvaracağını, ağlayacağını, dizilerime çökeceğini düşünerek bırakmışım! Bilinç altım manyak mı ne!! Gün içinde telefonumu ondan gelen mesaj var mı umuduyla kontrol eder oldum. Günler hızla geçip arayanın soranın olmadığını görünce, önce feci öfke duymaya başladım. Sürekli "Ulen pezevenk ayrılmaya amma meraklıymışsın... dünden razıymışın be... böylemi  seviyodun lan beni!", diye söylenip duruyordum. Öküz herifi elime geçirsem "niye aramıyorsun beni" diye  bir güzel pataklayasım vardı. Sanki bırakan o! Öfkemin zamanla acıya dönüşeceğini biliyordum ve köpek gibi korkmaya başladım. Her gün etrafta yeni sevgili bakar oldum. " Ne olur aşık olayım da acı çekmeyim!" diye dua edip duruyordum. Hem dua ediyor , hemde "Allah'ım böyle dualar ettiğim için bana günah yazma" diye arkasından bir dua daha ediyordum. Ancak ortalıkta aşık olacak bir öküz bulamayınca korkularımı bütünlüyordum. Çalışmam gereken dönemde "şimdi kalk ayrılık acısı çek! "Niye ben hazır değilken ayrılıdım ,herifi terkettim" diye kafamı yemeye başladım. Ayrılık acısı sahnelerini düşündükçe karabasanlar basıyordu beni; yatakta saatlerce yat, bütün eski, yeni aşk şarkılarını dinle "İsterdim ömrümüz geçseydi beraber, İster miydim ayrılığı gülseydi şu kader, ben çile dert dolu sen ümitler yolu" , anıra anıra ağla, en yakın kız arkadaşlarınının beynini mik! "aman ne güzel günlerdi.. ne iyi anlaşırdık" tersini söyleyenleri azarla! ulen insan beyni dehşet kavgaları sil, iki kıçı kırık güzel anıyı büyüt!  Yok insanın badem gözlü,sırma saçlı olması için ölmesine gerek yok, kaybetmen yeterli hemde bizzat kendi ellerinle. Aramak istiyorum ancak götüm yemiyor. Ulen serde kadınlık var. Gururluyuz mazallah. Bir gün tuvalette gül kokulu mıçarken (erkekler yapmadığımız sanıyor ya , hayal kırıklığına uğramasınlar dedim!) bir şiir aklıma geldi "şu an tuvaletteyim, sana bunlari yaziyorum, def-i hacetteyim, attıgın kazıkları mıçıyorum". Düşündüm  "ulan" dedim, "biz niye ayrıldık". Bana gereken değeri vermiyordu. Ee değişen ne olacak "hiç". Bende oturdum bu ibne için bir şiir yazdım.  "Bırak üzülme değmez hayvana, gidenin ardından üzerine sifonu çekmeyi unutma, bulunur niceleri , aratmaz gideni.  Giden öküz-ü şahane olsa da, öküzdür her biri! " dedim sifonu çektim ama sanki puştun üzerine çekiyorum öyle havalı. Ve cidden bir daha aramadım ve unuttum. korktuğum başıma gelmedi. Orhan Gencebay şarkılarıda, kız arkadaşlarımda ucuz kurtuldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder