15 Eylül 2012 Cumartesi

Aşkın gücüne gitmesin...

Erkeklerin dilinden eksik olmayan cümleleriz.. kıskanç Türk kadınıyla başlayan. Anlamadan, dinlemeden.. uzun boylu sarışın kadınla kıyaslanan habire. Oysa seviyorum ben orta boylu olmayı, arkadan çıkan kalçamı,hafif yanık tenimi, bala kayan sıcacık gözlerimi, memleketimin toprağı olmayı seviyorum. Tekrar doğsam yine böyle olmak isterdim.. hadi güneş çillerim eksik olsa da olur:)) Senin kıskançlık dediğin  aslında güvensizlik  ama kendime değil sana,sizlere.. Türk erkeğine. Önce kadının üstüne kadın alan, sonra kadının üstüne metres yapan.. ardından alyansını satıp otel odalarında beş dakikalık zevke sattığı güven işte... nesilden nesile aktarılan. Türk erkeği yaparla büyütülen kadın, kıskanç değildir de güvenemez işte.. gel sevdiysen önce geçmişi silmen lazım. Sonra beni ben yapan özelliklerimi kabul etmen lazım. Bırak kıyaslamayı aşkın gücüne gider böyle şeyler... sonra bak kıskanıyor muyum, tapıyor muyum....

12 Eylül 2012 Çarşamba

Islanmak




Eğer Marmaris İçmeler 'e yolunuz düşerse.. kalkıp bide safari turuna katılırsanız.. yanınıza cephanelik alın:)) yani su! çünkü 3 saat süren su savaşı var... suyunuz bitince beyaz t-shirt falan sallamanız hikaye.. yabancılar gözünüzün yaşına bakmıyor:)) havlu, gözlük, yedek havlu, kuru elbiseler ise hasretini çektiğiniz şeyler:))) sırılsıklam olmak ne demek orada anlıyorsunuz...ha birde mavi balık hikayesi var.. sizi dereye götürüp mavi balık gösterceeğiz derseler. bizim gibi sazan olmayın.. mavi balık yerine gördüğünüz tek şey başınızdan aşağı dökülen bir kova SU:)))

24 Mayıs 2012 Perşembe

Attığın twitler sana baston gibi girsin...

Aşkın ilk hali gibisi yoktur; bakışmalar, heyecanlanmalar, özlemler... sonra her dakika onunla olmak istemeler, mesajlaşmalar... sanki bir saat mesaj atmasan uçup gidecegini ya da yok olacağını sanmalar, ne onun geçmişi ne senin ki sadece o anı yaşama isteği... ama uzun sürmez bunlar , zamana yenik düşer aşkın ilk halleri...
işte korkutur beni zamana yenik düşmek o yüzden özen gösteririm, ona değil aşkıma; iyi geceler yerine "rüyamda seninle olmak üzere.."diye mesaj atarım.. uyanınca günaydın değil "bugün yanımda olmasan da seninleyim" derim. Gözlerinin içine bakar, yanına giderken özenir.. aşkı yaşar, yaşatırım. Gel gelelim öküzle yaşıyorsun aşkı adamla değil ki!  filozoflar "ne yaparsan sana  geri döner" diyorlar. Ben ne yapsam adamda hapsoluyor yaptıklarım, geri dönense saatler sonra atılan özensiz mesajlar. İlk günlere dönmek için çabaladıkça daha da uzaklaşır dingil. Yine usanmış, bezgin halde başlarsın oyun oynamaya. Hani ilişki uzmanlarını dinlersin. Amaç aynı aslında ilk günlere dönmek. Seninle ilgilensin isteği. AŞKA devam etmek, hız kaybetmeden. Ve  başlarsın en eski aşkı yenileme taktiğine; KAÇ KOVALAN! ilk bir iki işe yarar.Ama zamanla oda etkisi kaybeder. Siz kaçmaktan bıkarsınız,o kovalamaktan. Ne yaparsan yap, adamı heyecanlandıran tek şey göğüs çatalınızdır artık. En çokta aşkı tüketen özenip yazdığınız mesajlara gelen "olur, yaparız,ok... gibi özenmeden gönderilen cevaplardır.. o an bitirmek istersiniz her şeyi.. YETER diye bağırmak istersiniz giderken de. Ama kolayda bitiremezsiniz. Devam etmek için mazeretler bulursunuz. Erkekler böyle işte gibi... cevapları aklınıza gelir "mesaj atmayı sevmiyorum", "işim var", "arkadaşların yanında olmuyor" gibi.. bu yüzden ilgilenmiyor eskisi gibi yoksa seviyor beni dersiniz! işte bu genel duyguları yaşıyordum bende  ta ki benim öküz twitter hesabı açana kadar.. bana iki kelimeyi çok gören hayvanoğlu hayvan zaman buluyor, parmakları yorulmuyor, sıkılmıyor... her saat başı twit atıyor.. atmakla kalmııyor ona buna cevap yetiştiriyor... .. ulan eşoğlu  eşşek ... attığın twitler sana baston gibi girsin.. bileniyorum bu günlerde büyük kavga çıkacak.. bilmiyorum sonu ne olacak.. şu an trip devresindeyim.. yakında yazarım buradan:(

27 Mart 2012 Salı

Bir Aldatılma(ma)nın Öyküsü


Aldatılan kadınlarla yaşayarak büyümüştüm. O yüzden her ilişkimde aldatılma ihtimalim hep yastığımın altındaydı. Hatta aldatıldığımda yapacaklarım da. Bir gün aptal ve avanak filmini izliyordum. Bir sahnesinde avanak kayak merkezlerinden birine gidiyor, diliyle bir direği yalamaya kalkıyor ve dili yapışıyordu. O an kafamda bir ampul yanmıştı. Evet aldatıldığımı öğrendiğimde umursamaz davranacaktım, planlarımı uygulamak için. Ona en büyük hayalimin karda sevişmek olduğunu söyleyerek Kartepe'ye götürecektim. Onu öpücüklerimle çıldırtıp, pantolonunu indirecektim. Ve o zevkin doruklarına çıkmayı beklerken, çükünü donmuş direğe yapıştıracaktım! Onu orada o halde bana yalvarır haliyle bırakacaktım. Bu hayali kurup kaç defa zevkten köşe olmuştum, unuttum. Aldatılma düşüncelerim nedeniyle ara sıra gizliden telefonunu karıştırırdım. Bir gün iki bira aldık ,arabayla sahile geçtik. Şarzım bitti diyerek telefonunu istedim. Kafalar güzel zaten, hiç itiraz etmedi. O kadar rahat telefonunu verince, bende gönül rahatlığıyla mesajlar kutusuna girdim. İsimsiz numaradan gelen bir mesajla dünya durdu sandım;  "aşkım bu gece buluşacak mıyız?" cevap "evet".  Telefona öylece bakakaldım. Onun sesiyle kendime geldim, "canım ne oldu? " diyordu. Ben cevap vermek yerine yüzüne bakıyordum, öylece.. biraz önce omzunda huzur bulduğum adam yabancıydı sanki ve ben onu  tanımaya çalışıyordum.Telefonu elimden aldı. Anlaşılan silmeyi unutmuştu. Soğukkanlılığımı korumak aklıma bile gelmiyordu. Yani Kartepe'yi beklemek istemiyor şimdi şu anda çükünü çantamdaki törpüyle kesmek istiyordum!O kadar kızgındım ki onun söylediklerini duymuyordum. Kafamda sadece onu nasıl erkek olmaktan çıkarırım düşünceleri vardı. Törpü bir işe yaramazdı. Hiçbir şey aklıma gelmiyor, sesim çıkmıyor öylece şokta oturuyordum.  Neden böyle günler için çantamda bir kesici alet taşımıyorum diye kendime kızıyordum. "Yahu anlamıyor musun bu senin mesajın" cümlesiyle kendime geldim. "Yok ya nasıl olur"  dedim, mesajı tekrar gösterdi evet benim numaramdı! attığım mesajı hatırlamıyordum, rezil olmuştum. Rezil olmak istemiyordum. Ne yapıp ne edip kendimi düştüğüm bu durumdan kurtarmalıydım. "Neden adım yok" evet evet işte yağ gibi üste çıkma sevincini yaşıyordum.. "geçen hafta ayrılmıştık kızdım,sildim ve  yazmayı unutmuşum" demesiyle  bir az önceki üzüntüm geçmiş ancak kızgınlığım kalmıştı. Demek beyimiz adımı yazmayı unutmuştu. Nasıl rahatlık bu böyle. "İyi o zaman" dedim "beni de unut". Kapıyı çarpıp çıktım. Herkes kapris yaptığımı düşünecekti. Ancak allak bullaktım. Yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Dalga geçilmek istemiyordum. Demek aldatılsam elim kolum bağlı şapşal gibi duracaktım. Kendim beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Böyle durumlar için B planı yapmalıydım:) devamı yakında...

21 Şubat 2012 Salı

zengin mikenler kulübü son..

Cebimde üç beş kuruşum, önümde yerine getirilip geri gönderilemeyen boş meyve tabağı eğlenmeye gelinen gece kulübünde kafamı kaldırmadan mosmor şekilde , limonlu cinimi içmeye çalışıyordum. Masada ki kızlar eğlencenin tadına varmış gibi müzik eşliğinde sallanmaya başlamışlardı.. Keşke cini bol bir limonsuyu getirselerdi de kafam iyi olup bende eğlencenin içine etmek yerine içine girebilseydim. Oysa ben müzikle de sarhoş olan bir kadın olduğumu unutmuştum.. zaman ilerledikçe müziğin silici etkisiyle kafamı kaldırıp çevremde olup bitenleri izlemeye devam ettim. Yanında iki fıstıkla oturan pezevenge bakmamaya gayret ederek. Böyle yerlere ne zaman gelsem aşka inancımı kaybediyorum. Sanki aşkın güzelliğini siliyor böyle yerler. Eğlenmek yerine başka umutlarla gelmiş insanlar dolduruyordu bu mekanları.  Sallanan avcı görünümünde clark bakışlı erkekler, av olmayı bekleyen seksi görünmeye çalışan kızlar. Birilerini bulup hızlı, imitasyon aşk yaşama çabaları. Aşk kelimelerinden uzak "anı yaşa" sözleri içeren fast food şarkılar. Ben bu düşünceler içinde gezinirken ortaya büyükçe cips tabağı geldi. Garsonun kolundan sıkıca tutmamla, "Bu ne?!" diye bağırmam bir oldu. Garson yine açıklamaya çalışıyordu ama ben var gücümle cips tabağını garsona doğru uzatıp; "Bu tabağı al ve gönderen kişinin kıçına sok, siz ne sandınız bizi ya!" diye söylenmelerime devam ediyordum. Kızlardan birinin "ya biz söyledik o cipsi" demesiyle kendime geldim! yani tabağı kendi kıçımıza sokturacaktım neredeyse. Garsondan kısık sesle özür diledim...kendimi fazla büyütmüştüm anlaşılan, kulüpteki bütün erkekler bana bir şeyler gönderecek değildi ya! Anlaşılan bu gece ben burada olmamalıydım. Kızlara "ben kalkıyorum" deyince hadi bizde kalkalım oldular, "yok ben giderim siz kalın" falan derken hep birlikte parasızdık ama kalkışımız zengin olsun dedik ve kalktık. İçtiğimiz limonlu su ve bir tabak cipse yirmi günlük öğle yemeği parasını vererek bizde bir nevi s*k*lerek montlarımızı alıp gitmek  için aşağıya indik.Dar merdivenlerden tek sıra inmeye çabalarken ben en arkada kalmıştım. İlk sırada olan kızların yükselen sesleri şaşırttı beni. "Ne oldu" derken montları vestiyerde tutma parası, otuz lira istiyorlardı! Dudağımız uçuklamıştı. Zorla üzerimizden aldıkları ve iki saat dolapta tuttukları montlarımız için kişi başına otuz lira. Allahım kulak deliğimi sen koru diyerek öne geçmeye çalıştım. Vestiyerde bizi olmayan 32 dişi ile karşılayan kibar kız gitmiş, yerine  aslan parçası bir hatun gelmişti. Bize gürleyerek "siz hiç gece kulübüne gitmediz mi?" diyordu. Ben de lafa karıştım "gittik gitmez olur muyuz eğlendiren ama bizi sikmeyen gece kulubüydü" dememle kapıdaki omzuna topukluyla anca ulaşabildiğimiz insan azmanı bodygardla  göze göze gelmem bir oldu. Herkes çantasında bozuklukları toparlamaya çalışıyordu ama o kadar para yine de çıkmıyordu. En sonunda yol parasını ayırıp kalan parayı kıza getirip önüne koydum. Kız itiraz etmeye başlaycaktı ki.. "bak gidip müdüre işsizim ve vestiyer bölümünüzde tok karına 6 ay çalışıp kendimi ispatlamak istiyorum demeli miyim!" dememle kızın "tamam bu para da yeter" demesi bir oldu! Bu yaptıklarıma inanamıyordum ancak hayat gözüktüğü kadar masum değildi ve bazen ibne hayat ille de bana geçir diyordu! Bende o an onu yapıyordum. Bir daha böyle sosyetik mekanlara gelmeden bir aylık geliri cebe koymalı , gözlem yapmamalı ve yanında bir öküz bulundurmalı derslerini çıkararak oradan hızla uzaklaştım. Aslında eğlenmekten çok aşkın suyunu çıkarıp posasını meze yapan bu yerler belki de bana göre değildi. O yüzden gitmesem de olurdu... şu kahrolasıca merakımı yenebirsem:)

31 Ocak 2012 Salı

Zengin mikenler kulübü II

Koltuklara oturmuş insanlara düşmanca mı bakıyorduk, bana mı öyle geliyordu bilemem. Ancak bizim kalktığımız pardon kaldırıldığımız yere oturan görmemiş züppe, beni deli etmişti. Yanına aldığı iki kızla bizim sıkış tıkış sekiz kişi oturduğumuz yeri bacaklarını açarak adeta kaplamıştı. Bakışlarıyla etrafı küçümsemekteydi sanki.  Gömleğini göbeğine kadar açmıştı. Kıl yumağının seksi durduğunu mu sanıyor du bu! Bunlar için ağda bantları taşımak istiyorum çantamda! O böyle yaptıkça ben ortamdan kopmuş adamla ilgili  hayal dünyasına girmiştim. Şimdi diyordum cin toniğimi alıyım, - evet cin tonik içiyorduk.en ucuz içkiydi, anam bir aylık geliri buraya bırakmak üzereydik bari en ucuzunu içelim de borçlanmayalım derdindeydik. Tamam içiyorduk da , cin tonik limonata kıvamındaydı, cini nereye kaçmıştı bilmiyorum ama  iyi tarafı ayık olarak dönebilecektik geceden. Hani ben masa üstüne çıkıp dans etmeye falan kalkmayacaktım. Yahu hep diyorum nedir bu masaya çıkıp dansetme isteğim. Sanırım küçüklükten kalma. Bütün düğünlere gidince masaya çıkarıp oyna kızım dersen anne sonuçta kızın  masa dışında dansedemez. Her neyse hayallerime geri dönelim- Bacaklarını açıp pipimi görüyor musunuz diyerek oturan adama bakmaya devam ediyordum ve hayal etmeye. Scarlet gülüşümü yüzüme takıp, ayağımda topuklu  ayakkabılarımla, elimde içki bardağımla yanında ki iki kızı ekarte edip adamın yanına yaklaşıp;  "yakışıklı..." deyip  , - ıyyk bu mu yakışıklı, tamam kızım altı ucu hayal ediyorsun- yanına oturacaktım. Elimi bacakları arasında gezdirip pipisi tutup morarana kadar sıkıp;  "piç, adam gibi otur yoksa ikinciye affetmem" diyecektim. Bu  hayalim ne kadar sürdü bilmiyorum ama garsonun masaya kocaman bir meyve tabağı getirmesiyle son buldu. Son dakikalar masadan koptuğum için kızgın gözlerle kızlara baktım. "siz kafayı mı yediniz bu ne, neyle ödeyeceğiz bunu! bize mutfağı göstermelerini mi istiyorsunuz!"  nasıl bir film koliksem, filmleri izlemekle kalmıyor içinde yaşıyorum hatta yaşatıyorum. Hemen yaşadığım anı  filmlere  bağlıyorum! halbuki daha öncede başıma gelmişti ,ye iç hesap geldi para mı yok. Kimliğe el koyuyorlar başka bok olduğu yok! yani mutfak falan yok..önüne dizilen bulaşıklar yok... yani hesaptan sıyrılmanın yolu yok!  Garson bir şeyler geveliyordu ama biz sekiz kız birbirimizin sesini duymaktan adamı duyamıyorduk. Sonunda anlaşıldı ki masadan kimsenin meyve tabağından haberi yoktu. Ve garson bacakları ayrık adamı gösteriyordu, bana. Allahım o tarafa bakamıyordum yoksa adam ne düşündüğümü anlamışmıydı. Garson beni uyarmaya mı gelmişti. Kızım bir sakin ol garsonu dinle ama yok  iç sesim bile garsonun sesini bastırıyordu. Benim dışımda herkes ne olduğunu anlamıştı sanırım. Kızlar afiyetle bana gülerek meyve tabağını silip süpürme derdindeydiler. Ben ise hala adama bakamıyordum.. offf niye bakamayacaktım. oturmayı bilmeyen oydu! Ne yani adam gibi otursaydı da, beni sinir etmeseydi! Şimdi ben mi suçluyum elbette hayır hatta masumum. Düşüncelerimden sıyrılıp gerçek hayata dönmemle acı gerçeği öğrenmem bir oldu. Adam yani  bay pipili! Bizim masaya hatta bana göndermişti meyve tabağını!! Allahım kafamı kaldırıp adama bakmamla bana pis pis sırıttığını görmem bir oldu. İnanamıyorum adama dakikalarca nasıl baktıysam, scarlet bakışı.. off allahım!! neydi günahım.. adam ona asıldığımı düşünmüştü! İşte şimdi gidip kusabilirdim! hemen meyve tabağını geri göndermeliydim. Masaya döndüğümde meyve tabağından geriye kalan bir iki üzüm tanesi ve elma dilimiydi. Kızlar hepsini silip süpürmüştü! Devamı yakında...

24 Ocak 2012 Salı

Zengin mikenler kulübü!

Ünlü bir gece kulübünün açılışının sürekli reklamları yapılıyordu. Kızlarla toplanıp, gitmeye karar verdik. Yedi sekiz kişiyiz. Kızlardan biri arayıp rezervasyon yaptırdı. Giriş ücreti yüz liraymış. Yuh dedim...içinde ne var yüz liranın. Bir bokum yokmuş, ayak  basma parası.. len bu gece kulüpleri nasıl da yiyo bizi. Bir eğlence kulübü açıp para mı bassam! Her neyse giyindik süslendik. Gece kulübünün  girişinde  bizi deli gibi karşıladılar . Kapıda ki bodygard yani insan azmanı bizi girişe yönlerdirdi. Girişte güzel bir bayan otuziki dişi varsa sayamadım hepsini gösterip, montlarımızı aldı. Gençten yakışıklıca bir delikanlı bize içeriye kadar eşlik etti! Tabi ya bende girişten  yüz lira alsam , yere bile bastırmam gelenleri yani:) Yukarıda  toplasan 6 koltuk var, büyükçe.. bir koltuk nerden baksan 8 kişiyi alır. Bütün koltuklar boş herkes ayakta anasını satayım.Hehe kesin rezerve yaptırmadan geldi salaklar. Biz herkesin önünden kasıla, kasıla geçip,en iyi yere  oturduk, hatta yayıldık. Victoria Secret mankenleri gibi hissediyoruz kendimizi! Hepimiz etrafı incelemekle meşguluz ee her gün marka kulüplere gitmiyoruz ki! Garson bize doğru gelmeye başladı. Hadi kızlar ne içiyoruz muhabbetine girdik ki... garson "efendim koltuklar için rezervasyonunuz var mı?" dedi.  Biz bu işleri biliyoruz oğlum gibilerinden bir bakış fırlatıp "evet" dedik. Garson elinde ki listeye bakıp adımızın olmadığını söyledi! Adamın yok demesiyle bütün  kızlar  aynı ağızdan garsona saydırmaya başladık. Yok efendim bu ne rezalet, güya o kadar ismi olan bir yer, ne demek adımız yok. Giriş paralarını alırken iyiydi de. Garson açıklamaya çalışıyor ama dinleyen mi var. Biz adama saydırıyoruz da saydırıyoruz. Hatta yayıldıkça yayılıyoruz. Biz "kalkmayız" dedik,  durumu çözün! Garson gitti ve müdür olduğunu söyleyen tipitip kılıklı bir herifle geri döndü. Biz haklı ve kızgın bir edayla adama bakıyoruz. Haklıyız kazanacağız türünden bir bakış bu. Adam özür dileyerek başladı söze. Biz rezil oldunuz özür dileyeceksiniz tabii haklı olan biziz edasıyla dinliyoruz adamı. Adam "elbette oturmaya devam edebilirsiniz ancak koltukta oturma bedelimiz bin lira efendim,giriş ücreti haricinde" demesiyle, hepimizin dut yemiş bülbüle dönmesi bir oldu. Biraz önce hep bir ağızdan konuşan kızlar gitti, yerine hadi birimiz konuşsa diye birbirine bakan kızlar geldi. Ben toparladım kendimi.. "yuhh dedim.. ne işe yarıyor bu koltuklar.. oturunca kıçımız altın kaplamaya mı dönüşüyor." Neyse ki müdür beyefendi adam çıktı "aslında şubemiz yeni açıldığı için fiyatlarımız diğer şubelerimize göre uygundur hanımefendi" dedi! Nasıl yani ulan kredi mi çekip gelelim bir dahakine, sıçayım ününüze, ulan gece külübü değil zengin s*kenler külübü! ayakta durma bedeli nedir dedik. Giriş ücreti olarak verdiğimiz para yeterliymiş.İyi bari dedik. Buna da şükür. Hani bakın ve çıkın yüz liraya bu kadarını veriyoruz da diyebilirlerdi.  Mosmor bir şekilde toparlanıp kalktık, bütün ayaktakilerin  bakışları arasında! Ben bir şey olmamış gibi davranmaya devam ettim. Kenarda kıyıda kalmış tek boş  masaya geçip,etrafında ayakta dizildik!! Victoria Secret kızları geceye mosmor kızlar olarak devam edecekti anlaşılan:). Boş olan koltuklar ilerleyen saatler de dolmaya başladı. Way anasına dedim ne kıçı altından adam varmış memlekette.. bir koltuğa bir gece için bu kadar para! Devamı yakında...